Mühendislik eğitimi yeni bir kavram değildir. Mühendislik kavramı ne kadar eskiyse mühendislik eğitimi de o kadar eskiye dayanıyor. Geçmişten günümüze teknoloji ve bilimin ilerlemesiyle mühendislik eğitimide o yönde ilerliyor. İlerleme her ne kadar teorikte olmasada kullanılan malzemeleri, cihazları ve olanakları düşünüldüğünde günümüz eğitiminin geçmişe göre daha kolay olduğu aşikardır. Bunun en büyük nedeni ise bilgiye erişimin geçmişe göre çok daha basit ve hızlı olmasıdır.
Üniversitelerde verilen mühendislik eğitimi ile ailelerde küçük çocuklara verilen eğitimde bazı benzerlikler olduğunu düşünüyorum. Şöyle ki iyi bir aile eğitimi almış, iyi yetiştirilmiş çocuk vatanına, ailesine dostlarına,kendi çocuklarına hatta bu evrene o kadar daha faydalı olur. Mühendislik eğitimide öyledir temelde. İyi bir mühendislik eğitimi almış kişi her zaman farklılık gösterir gerek davranışlarında gerek sorunların çözümünde, aynı zamanda çevresine her zaman daha faydalı olur.
Aile içersinde çoçukların yetiştirilmesinde nasıl ki sorunlar yaşanıyorsa mühendislik eğitiminde de zorluklar yaşanmaktadır. Aile içi çocuk eğitimin temelde iki adet metrik vardır: ailenin sahip olduğu maddi olanaklar ve ebeveylerin bilgi ve kültür birikimi. Mühendislik eğitiminde de bu iki olgudan söz edebiliriz. Açıklamak gerekirse, mühendsik demek deney yapmak demek araştırma yapmak demek. Maddi yetersizliklerin olduğu bir ortamda yeteri kadar malzemenin olmaması, yeteri kadar cihazın olmaması mühendislik eğitmi için temel eksikliktir. Basit bir örnek vermek gerekirse elektronik mühendisliğinden okuyan bir kişi teoride ne kadar devreleri, devre elamanlarını öğrensede laboratuvar girip o devreyi kurmadan, eline amper metreyi alıp devreden geçen akımı ölçmeden nasıl iyi bir mühendis olur. Yada bir kimya mühendisini düşünelim derslerde öğrendiği teorik bilgilerini beyaz önlüğü giyip laboratuvarda deney yaparak pekiştirmeyen bir mühendis adayı nasıl ben iyi bir kimya mühendis adayıyım der. İşte bu noktada maddi imkanlar mühendislik eğitiminde önem arz ediyor.
Diğer önemli bir nokta ise mühendislik eğitiminin kalitesi eğitim veren kişilerin bilgi ve becerileriyle doğru orantılı olmasıdır. Burda anlatmak istediğim şudur: nasıl ki bir çocuğun eğitimde aile bireylerinin bilgi birikimi ve aile bireylerinin çocuklarıyla olan iletişimi önemliyse mühendislik eğitiminde de bu kurallar geçerlidir.
Üniversitelerde çalışan öğretim görevlilerimiz yani hocalarımız çeşitli kategorilerde sınıflandırılabilir fakat ben kendim bir sınıflandırma yapmak istiyorum belki de haddim olmayarak ama hali hazırda bir öğrenci olan ve de lisans eğitimde çift anadal yapıp sayısını bile bilmediği hocadan ders alan bir öğrenci olarak. Öncelikle dersi veren hocanın sıfatı öğrenci için çok da önemli değildir. Prof olabilir docent olabilir yada doktor olabilir. Bunlar akademik dünyada hocalarımızın bireysel performanslarıyla kazandıkları birer sıfatlardır. Bu sıfatları kazanırken öğrencilerine ne kattıklarıyla değerlendirme yapılmaz. Halbu ki bir öğrenci iç dünyasında hocalarını değerlendirirken onların sıfatlarıyla değerlendirmez. Onları eğitim öğretim penceresinden değerlendirirken onlara neler kattıklarıyla değerlendirir.
Ben kendi tecrübelerimden hocalarımı 3 kategoriye ayırabilirim. Bu ayrımı yaparken sadece onların bana kattıkları ve katma potansiyelleriyle değerlendirmek daha doğru olacaktır.
Her üniversitede her bölümde genelde olan bir hoca profili ilk kategorim. Bir hoca düşünün bilgi birikimi tecrübesi herşeyi fazlasıyla mevcut fakat öğrencileri ile arasında iletişim sorunu olan bilgilerini ve deneyimlerini öğrencilerine aktarmakta sorun yaşayan bir hoca profili bu. Bu profile sahip hocalarımız akademik olarak ne kadar başarı olurlarsa olsunlar öğrencileri gözünde pek başarılı olamayacaktır. Bu bir sorunsa şayet bu sorunun çözümü yine öğrenci ve hoca arasında ki iletişimden geçiyor. Sorunların tanımlarının yapılanilindiği bir ortam da çözüm üretmenin daha kolay olabilieceğini düşünüyorum.
İkinci kategorim ise genelde öğrencilerin çok sevdiği bir hoca profili. Öğrenciler ile iletişim çok kuvvetli olan bu hocamız ise bilgi ve tecrübe bakımından daha kat etmesi gereken yollar mevcut. Böyle bir durumda hocamız ne kadar sevilse dahi öğrencileri tarafından şöyle bir gerçek var ki öğrencilerine aktarabiliecekleri sınırlı. Bu sorunun çözümü için 2 yol mevcut. İlki öğretim elamanlarımız kendilerini çok iyi yetiştirmelilerki bizlere öğrencilerine bu ülkenin yarınlarına daha fazlasını verebilsinler. İkincisi ise üniversitelere öğrenim elamanı alımının daha ciddi bir şekilde yapılması. Evet kurallar var YÖK tarafından belirlenen uyulması gereken ama bir o kadar da açık kapı ve boşluklar var mevzuatta. Öyleki bunları kullanarak kul hakkının yendiği bir takım olaylar yaşadım malesef. Bunları söylerken geçmişte akademik bir hayat düşünürken gördüklerim ve yaşadıklarımdan sonra bazı şeylerin göründüğü gibi olmadığını düşündüğümdendir.
Son kategorim ise öğrenci gözünde en başarışı hoca profili. Bilgisi ve becerisi düşünüldüğünde herkes tarafından saygı görülen bir hoca profili bu. Öğrencileri ile arasında bir iletişim sorunu olmadığıdan bilgi birikimini ve tecrübeleri öğrencilerine en iyi şekilde aktarabilen bir hoca öğrenci gözünde daha başarılı bir hocadır.
Hocalarımızın bilgi birikimleri, tecrübeleri ve bunların aktarımı konusunun yanında bence hocalarımızın sahip olması gereken bir takım ekstra özellikler de mevcut. Mesala hocalarımız üniversitelerin içinde sıkışıp kalmamalı. Özel sektöründe de için de olmalı az da olsa yer almalı. Çünkü üniversiteden mezun olan mühendis adayları genelde özel sektörde çalışıyor. Özel sektörlerin ihtiyaçlarını yakından tanıyan bir hoca öğrencilerini eğitirken eminim burda kazandıkları tecrübeleri öğrencilerine aktarması öğrencileri için bulunmaz bir hazine olacaktır. Bu hazine teori ile harmanlanmış pratik bir çalışmanın özümlenmesinden oluşacaktır çünkü.
Yine özel sektörler ve üniversiteler iş birliği yapmalı ve de özel sektörün ihiyaçlarına yönelik bir takım adaptasyonlar ve güncellemeler üniversitelerin müfredatlarında yapılmalıdır. Bu amaca yönelik Bologna sürecinin varlığı biliyorum ama malefef eğitim öğretime katkısını göremiyorum.
Diğer bir önemli konu bence hocalarımızın bizleri yani öğrencilerini en iyi bir şekilde yönlendirmeleri gerekmektedir. Bizler olaylara konulara dar bir pencereden bakıp değerlendirlen onlar tecrübe ve bilgi birikimleriyle olayları daha yukardan bakarak olayları daha net görebiliyorlar.
Ayrıca hocalarımız öğrencilerinin zihinlerinde sürekli soru işaretleri bırakarak onları araştırmaya yöneltmeli ve araştırmayı yaparkende onlara yol gösterici olmalıdır.
Tüm bunların yanında mühendislik eğitiminin en önemli bacağı bence okullarda sıralarda edinilen teorik bilginin pratiğe dönüşmesidir.
Bu bağlamda aşağıda ki maddelerde yazdıklarım mühendislik eğitiminin kalitesini artıracağını düşünüyorum.
Her mühendislik branşının eğitim programında mutlaka bir staj söz konusu olmalıdır. Yapılan bu stajlar denetlenmeli ve değerlenrilmelidir ki tabiri cayiz ise naylon stajların önüne geçilmelidir.
Bitirme projeleri sektöre yönelik olmalı. Var olan bir sorunun çözümü için çalışılmalı. Örneğin Çankaya Üniversitesi endüstri mühendisliği ile Ostim arasında imzalanmış bir protokol mevcut. Endüstri mühendisliği son sınıf öğrencileri bitirme projelerini Ostim’de yer alan işletmelerde sahada gerçek sorunlar üzerinde yapıyorlar.
Bitirme projelerinde saha da çalışma gibi bir durum söz konusu değilse, yapılan bitirme projeleri sunumlarına özel sektör temsilcileri çağırılmalıdır, yapılan çalışmarı yakından takip etme imkanları verilerek yapılan işlere katma değer getirecektir. Ayrıca mezuniyet sonrası iş bulma durumunda da yardımcı olacaktır böyle bir organizasyon.
4 yıllık bir teorik üniversite eğitimin de fazla olduğunu düşünüyorum. Bunun yerine aday mühendisler 3 yıllık bir teorik eğitim sonrasında 1 yıllık bir süre özel sektörde çalışmalıdır. Bu sistemin mezun olan bizlere bir çok katkısı olacağı aşikardır. Özel sektör yetişmiş eleman ihtiyacanı karşılayacak, öğrenciler ise öğrendikleri teorinin pratikte nasıl kullanılacağı en iyi şekilde öğreneceklerdir.Tıpki tıp öğrenim sisteminde olduğu gibi.
Özetle verilen mühensilik eğitiminde ve verilen eğitiminin kalitesinde bence aşağıki faktörler büyük rol oynamaktadar.
Okulların fiziksel yeterlilikleri
Okullaların donanımsal yeterlilikleri
Hocalarımızın bilgi ve tecrübe birikimi
Hocalarımız ile öğrencileri arasında ki iletişimi
Hocalarımızın özel sektörü tanımaları
Hocalarımızınn öğrencilerini araştırmaya yöneltmesi
Ders müfredatlarının iş hayatına göre düzenli olarak revize edilmesi
Stajların daha ciddi yapılması
Özel sektör ve üniversitelerin uyum içerisinde olmaları.
Comments